Lohusalık eski çağlardan beri doğumu izleyen yaklaşık 40 günlük süreye verilen addır. Bu dönemin başladığı ilk n itibaren vücutta çok önemli değişiklikler olur. Vücutta gebelikte artan fazla kan ve sıvı miktarı azalmaya başlar, bazen ani kanama ile değişen tansiyon, kalp atım hızı bile kalpte sorunlar oluşmasına sebep olabilir.
Gebelikte çok yüksek seviyelere çıkan östrojen, progesteron, prolaktin gibi hormonlarda hızlı bir azalma olur ve gebelik öncesi seviyelere iner.
Eski çağlardan beri süregelen geleneklere göre tüm aile lohusaya yardım eder, onu üzmemek, yormamak için herkes elinden geldiğince yardım eder. Buna rağmen bir kısım kadın tam nedeni bilinmemekle beraber bir hüzün, melankoli, istem dışı ağlama durumları ile giden bir dönem geçirir. Bu süre genellikle bir, iki haftada tamamlanır.
Halk arasında lohusalık sendromu olarak bilinen durum özellikle ilk haftaları kapsayan hüzün haline ve geçici bir depresyon dönemine verilen addır.
Kadının bunu yaşamasındaki nedenler hamilelik sırasında yaşadıklarına mı, yoksa bebek doğduktan sonra karşı karşıya kaldığı durumlara mı daha çok bağlıdır?
Bunlara gebe kalma öncesi aile içinde yaşananları da eklemek gerek. Gebe kalmada güçlük yaşayan bir kadının aile içinde yaşadığı sıkıntılarda çok önemlidir. Onbeş yıl gebe kalamayan ve gebe kaldıktan sonra uzun süre bebeğini kucağına dahi almayan hastamı hatırlıyorum.
Hamilelik sırasında yaşanan sıkıntılar da önemli rol oynayabilir. Geçmişteki ruhsal sıkıntılar (depresyon, bunaltı, kaygılar), evlilikle ilgili sorunlar, ailede ruhsal hastalık öyküsü, evli olmama, istenmeyen gebelik, annelik rolü için hazırlıksız olma, ilk gebelik olması, doğum korkuları, sosyal desteğin olmayışı önemli kolaylaştırıcı faktörler olarak akılda tutulmalıdır.
Doğumla birlikte ailenin değişen durumu, (çift olmaktan anne, baba olmaya geçiş) ve bebek bakımının getirdiği psikososyal stresler ruhsal sorunların ortaya çıkmasını tetikleyebilir. Gebelik süresince evlilik gerilimi ve doyumsuzluğu, sosyal ve ekonomik sıkıntılar ileri sürülmüş nedenlerdendir.
Özellikle eşlerinden yeterli destek alamayan, evlilik ilişkilerinde sorunlu olan kadınlarda doğum sonrası depresif belirtilerinin ortaya çıkma riski yüksektir.
Kimi zaman intiharla sonuçlanan doğum sonrası depresyon yaşayan kadınların eşlerine ve ailelerine ne gibi görevler düşmektedir?
İyi bir sosyal destek önemlidir. Dinlenme, sağlığına kavuşma, yeme ve uyuma dönemidir. Kadının ailesi yemeğini hazırlar, ev işlerini yapar ve bebeğe bakar. Böylece sosyal destek, eğitim, bebek bakma, annelik durumunu algılama ve adapte olması sağlanır. Bu dönemde annenin çevresindeki sevdiği ve önem verdiği kişiler tarafından desteklenmesi gerekir.
İlk destekleyecek en önemli kişi eş yani babadır. Bebek bakımında annenin güvendiği anneanne ya da teyzeler de bu hüznün geçişinde yardımcı olacak kişilerdir.
Eğer bu depressif dönem yani kadının uyuyamama, etrafta olan bitene konsantre olamama, intihar düşünceleri gibi düşüncelerden söz etmesi, hiç gülmemesi, sokağa çıkmak istememsi gibi durumlar kadın doğumu hekimi veya ailesinden biri tarafından algılanır ise hemen psikiyatrik konsültasyon ve gerekirse anti depressif ilaç kullanımı hayat kurtarıcı olur.
Doğum psikozu ile lohusalık sendromu arasındaki farklılıklar nelerdir?
Lohusa sendromu (annelik hüznü) doğum sonrası birkaç gün içinde başlayıp bir iki hafta içinde düzelir.Sıkıntı hissi, sinirlilik, ağlama krizleri, çabuk sinirlenme, unutkanlık ve dikkat dağınıklığı gözlenir. Lohusa sendromu kendiliğinden düzelir ve tedaviye genellikle gerek kalmaz.
Doğum sonrası psikozu, doğum sonrası depresyonunun daha ağır bir şeklidir. Semptomları, hezeyanlar (yanlış, gerçek dışı düşünceler), halüsinasyonlar (olmayan sesler duyma ya da gerçek olmayan bir şeyler görme), bebeğe zarar verme düşünceleri ve ağır depresif belirtilerdir. Bebeği başka bir nesne veya canlı olarak görüp farkında olmadan bebeğe zarar verme riski vardır. Daha önceki yaşantısında psikiyatrik sorunları olanlarda daha sık görülür. Mutlaka bu gurup hastanın bir uzman tarafından değerlendirilmesi ve tıbbi yardım alması gerekir.
Bir önceki yazımız olan Gebelikte Anne Vücudunda olan Değişiklikler başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.