Tedavi başarısı ilk uygulamanın ilaçsız olarak ve tek yumurta ile başarılmasını takip eden yaklaşık otuz yılda yüzde ellilere ulaşmıştır.
Son yıllarda başarıyı tanımlayan, doğum yapan çift oranına olursak bu oran daha aşağılara inmektedir. En iyi merkezlerde ve iyi şans sahibi çiftlerde yüzde otuzlar civarındadır. İyi şansı belirleyen ana faktörlerin başında; kadının yaşı, yumurta rezervi ve erkekte normal kromozom yapısına sahip spermlerin olması gelmektedir.
Hastanın hazırlanması aşamasında yapılması gereken tetkikler, rahim yapısı, rahim içi zarının yapısı, tüplerde yani yumurtalık kanallarında sorun olup olmadığı mutlaka ortaya konması gereken noktalardır. Bunları yapmak için sık başvurduğumuz araçlar, ultrason, histerosalpingografi ve histeroskopidir. Laparoskopi rutin olarak yapılan bir girişim değildir.
Çiftin kromozom testleri rutin bir araştırma maddesi değildir. Gerekli durumlarda, tekrarlayan tüp bebek tedavi başarısızlığı, tekrarlayan düşük gibi durumlar söz konusu ise çiftin karyotip analizi yapılır. Genetik bir sorun varsa ileri genetik araştırma veya tüp bebek tedavisinde uyguladığımız preimplantasyon genetik tanı yöntemi ile normal kromozom yapılı embryo seçimi yapılabilmektedir.
Tüp bebek tedavisi sonrası kullanılan gebeliğin oluşmasına destek olacak ilaç reçeteleri hemen hemen standarttır. Progesteron hormonu çeşitli yollardan kullanılmalıdır. Vaginal krem, tablet, kas içine yapılan enjeksiyonlar veya ağızdan tablet kullanımları bunlardan bazılarıdır.
Embryo transferi sonrası kadının gebelik testi gününe kadar yatarak istirahati gerekli değildir. Gebelik oranına en ufak bir katkısı yoktur. Transferden sonra embryo transfer gününe göre 10-12 gün sonra kan testi yapılır ve implantasyon olup olmadığı hakkında ilk bilgi alınır. Daha sonra gebeliğin sağlıklı gelişimi, kaç embryo geliştiği tamamen ultrason muayeneleri ile anlaşılır.
Transvaginal ultrasonografi; gebelik oluşmuş ise zarar vermek veya olumsuzluğa neden olmak gibi bir etkiye sahip değildir.
Gebelik kan testi pozitif olarak alındıktan sonra, yaklaşık yüzde onunda sağlıklı ilerleme olmamakta ve embryo görülememektedir. Maalesef bu durum embryodaki genetik veya başka ortaya konulamayacak seviyede, fakat hayatla bağdaşmayan sorunlar nedeni ile değişmez bir şekilde karşımıza çıkmaktadır.